Kayalar da paslanır, aynı eski Ürgüp evlerinin kapı kolları, tokmakları, kilitleri gibi.. Pas yalnızca insanların yüreğini karartır, yüreği paslanmamışlar ise, paslı kayalara, kilitlere baktıklarında, dokunduklarında, okşadıklarmda onların pırıl pırıl oldukları zamanı anımsar, upuzun bir tarih yolculuğuna kendilerini bırakırlar. Paslı kayalar paslı kilitlerden daha yaşlı olsa da, bugünkü tarihten dünkü tarihe yolculuğun zaten sonu yoktur; insanoğlu, ona, yakın tarih-uzak tarih gibi yapay nitelendirmeler atfetmiş olsa da…
Etken aynıdır, oksijenle demir elementinin buluşması. Boşuna dememiş eskiler, “demir olsa dayanmaz” diye.. Sanki bir güç mücadelesidir tabiat ananın bu iki elementi arasında, ama galibi her zaman belli ve aynı olan. Demek ki, dengeyi böyle kurmuş yaratan. Sadece güçlünün güçsüzü yenmesi değil, büyük balığın küçük balığı yutması değil, belki de en sabırlı olanın galip geleceğini göstermek istemiş paslarla, çizgipaslarla…
Hep peribacalarına, mağaralarına, duvar resimlerine bakmışız Kapadokya’m.. Biraz daha entelektüel olanlarımız, bunlarla ulaşmaya çalışmış tarihin sığ bir derinliğine, adına kültür, medeniyet diyerek ve yine insanoğlunu baş köşeye koyarak. Onun dışındakiler ise, yerbilimcilerin meslek icabı (!) açıklamak durumunda kaldığı oluşuklardır, diğerlerinin ise rehber anlatımından anlayabildikleri kadar.
Bilim tabii ki inkar edilemez, bu yöredeki kaya birimlerinin Neojen yaşlı volkano-tortullar olduğunun, K/Ar
yöntemi ile yapılan kaya yaşlandırma çalışmalarının 8.6 ile 6.8 milyon yıl verdiğinin, saptanan Ponsiyen omurgalı fosillerinin de katkısı ile Ürgüp formasyonu olarak tanımlanan birimin Üst Miyosen-Alt Pliyosen yaş konağına atfedilmesi gerektiğinin inkar edilemeyeceği gibi; peribacalarmın aşınıma karşı farklı dirençteki kaya ve kaya topluluklarının oluşturduğu ardışıktı yapılar üzerinde yüzeysel sularm seçici aşmdırmasıyla oluşmuş bir yer şekli olduğunun1 inkar edilemeyeceği gibi.. Canlıdır peri-bacaları, doğarlar ve ölürler. Doğumlarını, hayat sürelerini ve ölümlerini belirleyen eski (paleo) iklim koşullan ne kadar çetin de olsa, bugün insanoğlunun el ve ayakları ile yaptığı tahribattan daha tahripkar değildir. En azından orada yaratmaya yönelik güdüler vardır, günümüzdeki gibi sadece yok etmeye yönelik değil. Yine de doğa, kendi bilge sükuneti içerisinde yok olanı yerine koymakta, insanoğluna bir başka sabır dersi vermektedir. Onun yapısında acelecilik yoktur. Tıpkı bugünkü Aktepe’yi., Hodul Dağı’nı binlerce, milyonlarca yıl sonra peribacalarına dönüştüreceği gibi.
Cömerttir tabiat ana, öngörülüdür. Daha insanoğlunun ortalarda olmadığı tarih derinliklerinde, onun oluşumunu resmetmiştir.
Koruyucu buluta sakladığı fetüsü kendi hazırladığı tüf tuvale nakşedivermiştir. Bir başka resminde, plasentanın ve fetüsün tüm detaylarını vermiştir ki, insanoğlu aklı erdiğinde neyin nasıl olduğunu daha iyi anlasın diye . Doğurduktan sonra tehlikeler karşısında kayalara tırmanmayı öğretmiştir. Mutlu olduğunda dans etmenin ilk dersini vermiştir.